(Agos 06.06.2008)
Geçen senenin Mayıs’ı olmalı. Asaf Savaş gelmiş, bizim otelin lokantasında başbaşa yemek yiyoruz, bir yandan harıl harıl siyaset konuşuyoruz. Yan masadan bir Amerikalı kalktı, geldi. “Hararetli bir konuya benziyor, ben de katılabilir miyim?” dedi. Efendiden bir zat, belli. Buyurun dedik.
İlk kez Türkiye’ye gelmiş. Ama gelmeden bir sürü kitap okumuş, haberleri izlemiş. En çok Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı ilgisini çekmiş. “Belli ki siyasi bir zorunluk yüzünden hukuku esnetmek zorunda kaldılar,” dedi. Erdoğan hükümeti hakkında olumlu yazılar okumuş, liberal İslami parti fikrini prensipte ilginç buluyormuş. Ama kabul edemeyeceği şey tesettür imiş. Kendisi Yahudiymiş ama dindar değilmiş. Spinoza’ya hayranmış. “Ahlakın temeli özgürlüktür” dedi, acaba anlar mıyız diye çekinerek. “Tesettürle özgürlüğü nasıl bağdaştırabilirsin?”
Asaf sosyolojik argümanla girdi. Eskiden kamusal alandan dışlanan muhafazakâr aile kızlarının, türban sayesinde modern hayata adım atma imkânı bulduklarını, bunun bir tür korunma mekanizması olduğunu anlattı, Nilüfer’in kitaplarına da değinerek. Amerikalı duraladı. İşin bu yönünü hiç düşünmemiş.
Ben özgürlük konusunu deştim, maksat muhabbet olsun. “Türban mı özgürlüğü daha çok kısıtlar, bikini mi?” sorusunu ortaya attım. İlk isyanlar geçtikten sonra, kadının cinselliğini ilgi odağı yapan bir giysinin ne anlamda özgürleştirici olduğunu konuşmaya başladık. Spinoza ne derdi acaba? Bikini ile türban arasında seçim yapmaya zorlansa hangisini seçerdi? Biraz daha debelendi, sonra hak verdi. Tuş. Sonra 17. yüzyılın Holanda kadın giyimlerinden, Vermeer ve Rembrandt’ın resimlerinden sohbet açıldı. Evet, bütün kadınlar başörtülüymüş. Madem burada erkek erkeğeyiz hadi itiraf edelim dedik, kadehleri bikiniye kaldırdık.
Hukukçu olduğunu baştan söylemişti. Tam ne iş yaparsın dedik. Yargıçmış. Çıkardı kartını verdi: Kaliforniya Eyalet Yüksek Mahkemesi Başkanı filanca. Bizdeki Yargıtayla Anayasa Mahkemesinin toplamı gibi bir şey.
Ertesi sabah kahvaltıda karısını gördüm. “Kocama ne yaptınız, sabahın ikisinde geldi bana bir saat başörtüsü anlattı,” dedi gülerek.
Daha sonra Kaliforniya yüksek yargı çevrelerinden iki-üç konuğumuz daha oldu. Hepsini bizimki göndermiş, anlata anlata bitirememiş.
6 yorum:
Adam iyi ki Kaliforniya Yüksek Mahkemesindenmiş, bizimkisinden olsa muhtemelen arkadaşlarını değil içeri atmak içi polis gönderirdi.
Türban mı özgürlüğü daha çok kısıtlar, bikini mi?”
büyüksünüz istemeye istemeye hayranlığım artıyor.
kaliteli oruspu çocugu!..
Bir kadın olarak saptamanızı sade, öz ve doğru buldum.
Kim olduğum ya da kim olduğunuz şu an benim için önemli değil.Tüm hikayelerinizi okuyacağım. Ha bu arada, çok geziyorsunuz :)
nişanyan klasiği bir yzaı... super...
Yorum Gönder