(Agos 25.04.2008)
Yorgo ile Mikonos’ta buluşmayı kararlaştırdık. O Atina’dan gelecek, ben İzmir’den. Birkaç gün adaları gezeceğiz. Tabii buluşamadık, tipik Yorgo. O zamanlar daha cep telefonu yok. Ağustos günü Mikonos limanında sap gibi kalıverdim.
Ortalık anababa günü. Otellerde yer yok, olsa da bende para yok. Baktım gençler iskelenin kenarındaki ufak plaja uyku tulumlarını sermiş. Ben de bir yerden bir yaygı ile pike tedarik ettim, kendime bir yer açtım. Ne olsa 25-26 yaşındayız. Bir şişe de şarap açtım.
Sabahın ikisinde uyandım ki, soğuktan, rutubetten ölmek üzereyim. Köpekler gibi titriyorum. Zifiri karanlıkta beynimi toplamaya çalışırken baktım, kol mesafesinde yatan biri daha var, gözlerini açmış bana bakıyor. “Çok üşüyorum” dedim. Sıkkın, biraz baktı. “Peki gel” dedi. Allahtan dişiymiş! Uyku tulumunun içine sığıştık. Pek İngilizce bilmiyordu. Biraz öpüştük, ama o da yorgundu, uyku galip geldi.
Sabah kahvaltı ısmarlayayım dedim. Çok erken olduğundan daha turistik yerler açılmamıştı: işçi kafeteryasında Yunanlıların kötü kahvesiyle yetindik. Şeker bir kızdı. Yüzü de güzeldi. Katalan’mış, Valencia’lı. Ailesiyle bozuşmuş, tek başına yollara düşmüş. Birkaç gün adalarda dolandıktan sonra Türkiye’ye geçecekmiş. “Kimbilir belki bir şey bulur yerleşirim” dedi. Belli ki elinden tutacak birini arıyordu. Yanağını okşadım, o aklımda kalmış. Atina vapuruna yetişmem gerekiyordu, orada bir sürü yapacak iş var, sonra da New York’a geçmem lazım, tez bekler, sınav bekler. Vedalaştık. Adını bile hatırlamıyorum.
Sonradan işin ahlaki yönünü düşündüm. Hangisi ahlaksızdır, soğuktan üşüyen birine sırtını dönmek mi, tanımadığı adamı yatağına almak mı? O zaman kafamda en ufak şüphe yoktu; şimdi de yok.
Bugün olsa elini tutmaya cesaret eder miydim? Onu bilmem, pek zannetmem. Zor.
4 yorum:
18 yaşımda iki arkadaş plajlarda yatarak otostopla ege-akdeniz kıyılarını geziyorduk.
ilk gece kuşadası plajında sabaha karşı takırdayarak uyandık, güneşin doğmasını bekleyip balıkhalinin arkasındaki çaycı açılıp birer bardak çay içmeden ısınamadık.
ikinci gece o gün efes'te tanıştığımız iki norveç'li kızla bütün gün gezip, beleşe yiyip içip yüzüp öpüştükten sonra gecenin sonunda hem sabah ayazı korkumuzdan hem de başka nedenlerden kızların odasında kalmak istedik, ancak otel sahibinin izin vermeyeceğini söyleyerek reddettiler.
Biz de alternatif olarak odalarından battaniyelerini alıp gelmelerini(bizim örtünecek hiçbirşeyimiz yoktu) ve geceyi plajda beraber geçirmeyi, üşürlerse battaniyeleri bırakıp odaya gidebileceklerini söyledik, fikir akıllarına yattı.
Tam otele doğru sarmaş dolaş giderken ben kimbilir hangi saik ile "ya biz sabah sizin battaniyeleri alır kaçarsak? otelciye ne diyeceksiniz?" dedim.
kızların tavırları değişti, bir dakika deyip otele girdiler ve bir daha çıkmadılar.
Hangisi daha ahlaksız? Üşüyene, yanına almak isteyene ve 3. kişiye göre değişir.
bunca yil onceki kizi hatirlamaniz bile onun icin cok onemlidir, bunun ahlaksal acidan durumunu dusunmek bile bir sey degistirmezdi, guzel bir ani olarak hayat buldu.
Yorum Gönder