29 Mart 2009 Pazar

Siyon Dağının bekçisi

(Agos 04.04.2008)

Kudüs’ün Ermeni mahallesi içiçe avlulardan oluşan bir müstahkem yerleşim: tüm Kudüs’ün en Ortaçağ kokan yeri. Bir yerden sonra “Girilmez” diye tabela yazmışlar. Biz tabii burnumuzu sokmadan duramayız, etrafta da kimse yok, devam ettik. Tipik eski Akdeniz köyü manzaraları: güneşli bir meydancık, bir yanda bin yıllık bir incir ağacı, taş duvarlar. Yandaki okul binasından koro halinde çocuk sesleri geliyor.

Meydanın kenarındaki cüce evinden yaşlı bir kadın çıktı, elinde bulaşık köpüğü. “Buyurun ne aradınız?” diye sordu, kusursuz bir İstanbul Ermenicesiyle. Gak guk dedim. “Neden geldin?” diye üsteledi, “Nerede olduğunu biliyor musun?” Bilemedim. Burası dünyanın en kutsal yeriymiş. Siyon dağının tam tepesindeymişiz. Tavit mezmurları burada okumuş. Efendimiz tutuklandıktan sonra burada, Kayafas’ın sarayında sabaha dek işkence görmüş, şuradaki incir ağacına zincirlenmiş, sabahleyin Pilatus’un makamına sevkedilmiş. “Demek ki geldin ve haberin yok” dedi, acıyarak.

“İnanır mısın?” dedi. Sorguya çekilmek inat damarımı kabartır, “yok” dedim. Acıması arttı, daha kişiselleşti. “Bunca yüzyılın acıları boşa mı çekildi?” dedi. Bütün dünya kâfir de olsa inancı korumanın bizim görevimiz olduğunu, bunun için seçildiğimizi, bunun için sınandığımızı ve acı çektiğimizi anlattı. Müjde’yi sordu, Türktür dedim. Biraz daha kahroldu. “Ona Hıristiyanlığı öğretiyor musun?” Gene cık. Azametle, ve artık konuşmama izin vermeden, beni ayıpladı. Sonra biraz yumuşadı. Zannettiğim kadar cahil değilmişim, çünkü kalbimde bir şey olmasa burayı arayıp bulmazmışım. Çağrıldığımın farkında değilmişim.

Kahve içmeye cüce evine davet etti. Cezvede üç tane alaturka kahve yaptı. Kocası yatalak, dilsiz, çiş kokulu, yatıyordu. Kahire’de büyümüş. Evlendikten sonra Buenos Aires’te yaşamış. Bir ara Milano’daymış. Zenginmişler. “Buraya nasıl geldin?” dedim. Cevap vermeye gerek duymadı. Ayrılırken Müjde’yi öptü. Beni, yaramaz bir öğrencisini azarlar gibi uğurladı.

Sonradan kitaplara baktım. Hakikaten Siyon Tepesi Ermeni mahallesi içindeymiş. Kudüs’ün ilk yerleşimini Kıral Davut buraya kurmuş.

2 yorum:

İBRAHİM BEYAZOĞLU dedi ki...

Çok güzel...

Unknown dedi ki...

Sevan Bey, sayfaniza tekrar yazmaya basladiginiz icin cok mutluyum :-)