12 Eylül 2008 Cuma

Yuri Usta ile karısı

Rusya’nın ortalarında bir yerde arabaya benzin yerine salyarka kattılar. Gazyağı gibi bir şeymiş: yarım saat gittik ya gitmedik, motor hapı yuttu. Şansımıza tam oracıkta bir privat tamirhane belirmez mi? Sene 92, Rusya’da özel tamirci bulunmaz Hint kumaşı. Devlet tamirhanelerinde iki ay sonraya randevu veriyorlar, hem nüfus sureti, ikametgâh ilmühaberi, dilekçe vs. ile.

Yuri Usta’yla tanıştık. Dükkânı yeni açmış. Alet edevat hak getire, yıldız tornavida var mı o bile belli değil. Contayı yakmışız. Yedek parça bulmanın imkânı yok, ama komşu şehirdeki Devlet fabrikasında çalışan Yevgeni Usta conta imal edermiş. Bir tam gün Yevgeni Usta arandı, bir yerlerde bulundu, conta sipariş edildi. Üç gün boyunca her gün komşu şehre gidildi, Yevgeni Usta arandı, yarın gelmemiz söylendi.

Gürcistan’da soyguna uğramışız, para kıt. Şehrin dışında “kemping” bulduk yerleştik. Eski demiryolu vagonlarını getirip konaklama yeri yapmışlar. Gece tavuk boyunda fareler etrafta cirit atıyor. Gruplar halinde gençler gelip it öldüren cinsinden spirt içiyorlar, sonra demiryolu kuytularında, zifiri karanlıkta, sabaha kadar sevişiyorlar. Bizi de buyur ettiler. Spirtten aldık, kızlarla bir iki gün sonra canciğer olduk. Türkiye’de işler iyi diye duymuşlar. Viza alabilir miyiz vs.

Şehirdeki tek Devlet restoranına dadandık. Bizden başka tek müşteri yok, ama şaşmaz bir dakiklikle her gece 8’de cazband eşliğinde şarkıcı çıkıyor, full programını yapıp bitiriyor. İkinci gün “boş verin” dedik, masaya davet ettik. Dört beş şişe votka kaşla göz arası bitti. Gene viza sözleri verildi.

Galiba beşinci gün Yuri Usta’da yorgunluk emareleri başladı. O gün biraz içtiler. Ertesi gün votka kasayla geldi ve tükendi. Akşama bütün tamirhane ekibi yerlerde sürünüyordu.

Nihayet “ben bu arabayı yapamayacağım” dedi. Rostov’daki Devlet tamirhanesinde tanıdığı varmış, o yaparmış. “Bizi Rostov’a götür” dedik. Bir kere eve gitmesi lazımmış. “E git” dedik. Bir haftadır eve uğramıyormuş, o yüzden gidemezmiş, karısı kızarmış. İş başa düştü. Arabasına binip evine götürdük. Karısı gencecik güzel bir kız, iki gözü iki çeşme, bağırıp çağırıyor. Onu yatıştırmak Müjde’ye düştü, odasına götürdü, sevdi okşadı dil döktü. Ben Yuri Ustayı ite kaka duşa soktum. Karını en son ne zaman Rostov’a götürdün dedik. Birbuçuk sene olmuş. Tamam yürü gidiyoruz dedik. Çekme halatı, akü, falan filan, yola revan olduk. Rostov’da akşam bunları sinemaya da götürdük. Aptal bir Amerikan filmiydi, hangisi unutmuşum.

Rostov’da da tabii tamirci arkadaş bulunamadı. Moskova’dan yedek parça iki ayda gelir dediler. Pes ettik. Arabayı Yuri Usta’ya hediye ettik. O da bize Moskova’daki eniştesinin amcaoğluna ait apartman dairesinin anahtarını verdi. Bir de, havaalanındaki tanıdığını araya sokup bize Rusya vatandaşlarına özgü üç otuz paralık uçak bileti aldırdı. Moskova’da on-onbeş gün adamın dairesinde kaldık.

2 yorum:

ssbb dedi ki...

92 yılında ben de Rusya'daydım. Anlattıklarınız gözümde canlandı.
O yılarda bir de Semir Aslanyürek'in vagonda kalan rusları anlattığı otobiyografik uzun metrajlı filmi kalmış aklımda

Supi Şahin dedi ki...

Abi keşke imkan olsaydı şu yaşadığın maceraları yaşayabilseydim.. Allah'ın bile emri var.. Yeryüzünü gezin dolaşın tanıyın ders alın diye..

Ne güzel bir hayat nasip olmuş sana.. Sende yaşamadım diyorsan eğer.. Vay Bizim Yaşantımıza..