23 Ocak 2009 Cuma

Berduş Mehmet

Saç sakal karışık, evsiz, köpeğiyle yaşar, orada burada yatar, dağdan topladığı salyangozları yer, ama yetenekli çocuk dediler. Selçuk Sanayi çarşısında bir atölyeye sığınmış, mezar taşı yazıp üç beş kuruş kazanıyormuş. Bir vesileyle atölyesine uğradım. O da ne! Duvarlar baştan aşağı Velásquez kopyaları dolu, hem öyle böyle değil, ciddi işler, deliler gibi detay çalışmış. “Oğlum sen manyak mısın, bu ne?” dedim. Kuşadası’nda rahmetli Halûk’un dükkânından aldığı kitaplardan öğrenmiş. Velásquez’in kullandığı boyaları araştırmış, fırça tekniğini etüt etmiş. İspanya kralının kızlarının giysisindeki bir kıvrımı yakalamak için haftalarca uğraşmış.

“Kışın kalacak yerin var mı?” diye sordum. Yokmuş. O sırada bizim otelin inşaatı bitmek üzere. Bertolucci’nin Besieged filmini yeni görmüşüm, oradaki o eski Roma apartmanının iç mekânlarına vurulmuşum. Mekân dediğin görmüş geçirmiş olmalı, yeniyse eskiteceksin, öyle düdük gibi sonradan görme yerler olmaz. Gel, dedim, bir odayı sana hazırlayalım, yerleş, duvarları boya. Aklı yattı. Pompeii freskleri kitabından bir sayfa açtım, aynısını duvara yap dedim. Üç saatte kotardı. Tamam, altın madenini bulduk!

Efes’teki Teras Evleri o tarihte daha halka açılmamış. İzin alıp girdik, bütün gün fotoğraf çektik. İkinci yüzyıldan kalma evler, yer yer beş tabaka fresk var duvarlarda, kaç yüz yıl boyunca biri eskiyince üstünü sıvayıp bir kat daha boyamışlar. “Böyle bir şey istiyorum” dedim, ister aynısını yap, ister kafana göre takıl. Bir kat yapınca çekiçle girişip kıracağız, bir kat daha sıva atıp gene resimleyeceğiz. Gören ikiyüz senelik bina zannetsin, kimbilir kaç kuşak görmüş, tamirat geçirmiş. Sıvanın kırık yerinden alttaki resim görünsün, insanların hayal gücü kudursun.

Bir şevkle girişti, dev bir şölen kompozisyonu çalışmaya başladı. Bir ay boyunca o tabloyla uğraştı. Detayları yaptı bozdu gene yaptı gene bozdu. Ben sabırsızlanıyorum, bırak artık, daha o duvarı kırıp yeni kat yapacağız. Tıkandı, bunalıma girdi: sabit bir yerde hiç oturmamış daha önce. Bir gün pılını pırtını toplayıp ortadan kayboldu.

Haftalarca arayıp Antalya’da izini buldum, ama işin yürümeyeceği anlaşıldı. Antalya’daki bir otelin dekorasyon işini almasına aracılık ettim. O işten biraz para kazanmış. Kazandığıyla da Toros Dağlarında bir yerde orman içinde bir kulübecik satın almış, oraya taşınmış.

İki sene sonra gene rastladım. “Orman İdaresi tapu iptal davası açıp evime el koydu” dedi. Gene evsizmiş. ÖDP’ye katılmış. Avrupa Birliği’nin bir kapitalist ve emperyalist komplo olduğunu uzun uzadıya izah etti.

2 yorum:

uykulu meditatör dedi ki...

kat kat freskli duvar fikrini okurken bile insanın hayal gücü kuduruyor sahiden. ne oldu duvarları tamamlayabildiniz mi inşallah?

Adsız dedi ki...

sevan sen o adami maymuna cevirmissin..ne ayip.fresk yap fresk boz, üstüne boya cila.resmen amele muamelesi cekmissin!bir dahi sensin,herkes terelelli,sana kalsa herkes siradan..o adam belliki icindeki dogal sanatciligi kücümsendigi, ruhundaki lav murdar edildigi icin o hale gelmis..
sana iyi katlanmis egoist seni))ayip yahu!sanki bu dünya senin eglenmen icin bir sirk olarak kurgulanmis ve öteki herkes figüran..
allah domaltir adami bir gün, sen hayata böyle davran ))
aynen,
devam devam devam