25 Ekim 2009 Pazar

Çırpınırdı Karadeniz

2000 Eylülünde Karadeniz cephesi karıştı. Önce Giresun belediye başkanı çıkıp Topal Osman’a laf edeni yaşatmayız mealinde bir şeyler söylemiş. Peşinden Bayburt’un yerel gazetesi birkaç gün üstüste sekiz sütun manşet geçmiş, “Küstah Ermeni Bayburt’a dil uzattı” diye. Kitapta “Bayburt’lu kadınlar tepeden tırnağa burka giyiyor, Afganistan gibi bir yer” demişim. Başyazılar zehir zemberek, tok evin aç itiymişiz, susturmayı bilirlermiş.

Trabzon Ticaret Odası ayaklanmış, kitabımın* toplatılmasını istemiş. Meğer “Trabzon’da nataşalar var” diyormuşum. Vali bey demeç verip “Trabzon’da nataşa yoktur” buyurmuş, ne de olsa vali, hakikatle bağı o kadar. Türsab başkanı Ulusoy, ki Trabzonludur, yayınevime yazı yazıp kitabı derhal toplatmazlarsa bilmemkaç yüz milyarlık işlerini iptal edeceğini bildirmiş.

Birtakım pespaye kanalların açık oturumlarında her gün adım geçmeye başladı. Neymiş? Atom Egoyan’ın Ararat filminin piyasaya çıktığı şu günlerde acaba yurdumuza karşı bir komplo muymuş? Hulki Cevizoğlu’nun programında aklıevvelin biri çıkıp Pontos bölgesinde Nişanyanların misyoner faaliyetlerinde bulunduğunu ifşa etmiş. Lazları kandırıp Ermeni yapıyormuşuz, zeğer.

Tehdit maillerinin bini bir para. Kesif bir lağım kokusu, adeta ekrandan taşıyor, ağzını burnunu dolduruyor.

*

Bunların hepsi dört-beş günde oldu. Televizyonlardan biri canlı yayına çağırdı. Ya herro ya merro deyip gittim. Allahtan formdaydım. Sırıtarak oturdum. “Bunların” dedim “okuma alışkanlığı yoktur, okusalar da anlamazlar, taşra matbuatının yavelerinden başka yazı görmemişlerdir, anlayışlı olmak lazım.” Trabzon Türsab temsilcisi yayına çıktı, ona nataşaları sordum. Vali bey eğer işlerinin çokluğundan dışarı çıkamıyorsa bir akşam memnuniyetle gezdiririm dedim. Efendim bölgede gayrımüslim nüfusun tasfiyesine 1913’te başlandı demişim. “E nedir bunda yanlış olan? Tarih mi yanlış? 1915 mi olacak? Daha mı önce? Daha mı sonra?” diye üstüne vardım. Ehem, yani, eee…

Ertesi akşam televizyona bunların piri sayılan eski bakanlardan birini çıkardılar. Yarım saat esip üfürmüş, bunlar Taşnak militanıdır, atalarımızın hoşgörüsü, ekmeğimizi yeyip, yabancı ajanı, falan filan. Telefonla bana bağlandılar. Kusura bakmayın bu saçmalıklara ayıracak vaktim yok, şu anda yemek yiyorum dedim, kapattım. Büsbütün kudurmuş, İlker Başbuğ gibi köpürmüş diye anlattılar, seyredenler.

Ne olduysa oldu, linç kampanyası tıss diye sönüverdi. Bayburt gazeteleri taşra hayatının daha rutin tezahürlerine geri döndüler, Bayburt milletvekili olan eski bakanın canlı yayında yediği lafı haber bile yapmadılar. Ertesi haftaya başka bir televizyon çağırmıştı, telefon edip iptal ettiler. Başaran Ulusoy aradı, barış çubuğu içmeye davet etti müthiş bir sevimlilikle. Tehdit mailleri de bıçakla kesilmiş gibi kesildi.

*

Ne sonuç çıkıyor? İki sonuç. Bir, bu işler organizedir. Kampanya tek elden yürütülmese, öyle pat diye kesilmezdi. İki, kampanyayı yönetenler ön planda gözükenlerden daha akıllı tipler. Çünkü benim tavrım ön plandaki aptalları çıldırtmaya yönelikti. Birileri işin çığırından çıkacağını gördü, dizginleri çekti.

Hayatta başıma bunun gibi üç linç kampanyası geldi. Öbür ikisini de anlatacağım. Her birinden çıkardığım dersler var. En önemlisi şu: Bu memlekette öyle güvercin tedirginliğiyle yaşamaya gelmez. Köpek gördün mü değnekle üstüne yürüyeceksin.

______________________

*Sevan Nişanyan, Meraklısı için Karadeniz, Boyut Y. 2000-2006.

11 yorum:

lobya dedi ki...

bir karadenizli olarak utanarak okudum gerçi bir lumpen ülkesi olarak türkiye bir hoşgörü cenneti sayılmaz ama hele doğu karadeniz bölgesi(rize-trabzon) aşırı muhafazakarlık ve vilayet milliyetçiliğinin kalesi olagelmiştir senelerdir.doğuştan bu kadar hırçın,fevri,duygusal olan bu insanlar aynı zamanda eğitimsiz ve ufuksuz olunca bazı karanlık eller tarafından uygun yer ve zamanda kullanılacak dinamitlere dönüşüyorlar.

mehmet dedi ki...

Sevan görünüşe göre "ilk" saldırıları püskürtmüşe benziyorsun, ama meşhur hitabetinden sonra duracağa da benzemiyor. Hadi bakalım gazan mübarek ola...

Barış Kurt dedi ki...

Eh, bu gibi olayları dinleyip okudukça içim kapkara oluyor. Malatya'daki kitabevi baskını, Rahip Santoro Cinayeti, Adana'daki kilise liderinin vahşice dövülüp(hemde kilisenin içinde) öldü diye çöp kenarına bırakılması, Kadıköy'de İncil satan gencin gırtlağına bıçak dayayıp İstiklal Marşı söyletmeler, Hrant Dink'in katledilmesi gibi rezilliklerin son olmasını diliyorum ama dilekmele olmuyor.Bu iğrençliklerin muhtemelen aynı odaklar tarafından örgütlenip, eyleme sunulması insanın kanını dondursada, farklılıklara tahammül edilmesi inancımızı sonuna kadar sürdürmemiz lazım diye düşünürken, eşim eve ev ödevlerini beraber yapmak üzere arkadaşlarıı davet ediyor.Türbanlı kızlar bile kabul ederken, biri zırt diye çıkıp 'Ben Aleviyim, bekar bir kız olarak sizin eve gidemem, kocan evde, günah benim için' dediğini söyleyince. Yuh dedim hayatımda görmediğimiz insanları potansiyel tehlike olarak görmenin böylesini ilk defa duyuyordum.Olabilir inançlara saygı kapsamında denecek bişey yok tabi.E bu kadar hassasiyetin olduğu yerde, bende bu kadar çok hassasiyeti kafamda nasıl tutacam, en iyisi hiç konuşmamak öyle dersin bu alınır, şöyle dersin o alınır, kırmayalım insanları derken, aa birde bakmışsınki senin hassasiyetler, duyarlılık bekleyenlerce tarumar edilmiş. Nişanyan bey haklı artık elde sopa kendi varlığını koruyacaksın.

Sinop dedi ki...

Korkamadınız mı yaw :) Okadar tehdit almışsınız?

# sinekgibi # dedi ki...

çok güzel demişsiniz de ,allah değnek bulamaycak günleri göstermesin...

John O dedi ki...

Aman dikkat. Burasi TC itler yerine taslar bagli.

lalaaa dedi ki...

. “Bunların” dedim “okuma alışkanlığı yoktur, okusalar da anlamazlar, taşra matbuatının yavelerinden başka yazı görmemişlerdir, anlayışlı olmak lazım.”...yolun düşerse bekleriz trabzona..böylece yakından gözlemlemiş olursun neyi nasıl ve ne kadar okuyup,nasıl yöntemlerle harmanladığımızı..yazılarını takip ettiğim süre boyunca,idrak ettiğini sandığın deli zırvalarını sana birebir benzeyen dimağlara aşılama aşamasında sorun yaşadığın kanaati oluştu bende.senin uğrunda kıçını yırttığın olgulara gözlerini yumarak kapılıp gitmek isteyenlerin bile bu zırvalıklardan çok tatmin olamadığı düşüncesini taşımaktayım..eğlenceli oluyor ama bizim baktığımız taraftan bakınca.. kıçımızla gülüyoruz eğleniyoruz pek güzel.içinde bulunduğun bu durumu da,altında yatan sebepleri de iyice irdeleyip ANLAYIŞLI OLMAK icap eder..sonuç olarak ısrarla yinelemek isterim..kesinlikle bekleriz trabzona..

Unknown dedi ki...

çırpındı çarpıldı ve kullanıldı hep karadeniz... bu ülkede doğu gibi iç savunma mekanizması tehditlere karşı sürekli tetikte tutulan bir bölge karadeniz... yazık ki hala daha göre göre yanlış yapıyorlar bir ülkede bir bölgeyi bu kadar faşizim ve kökten dinci bir muhafazakarlık ile elde tutup kullanmaya çalışıyorlar... artık adına ben derin devlet diyeyim siz ne derseniz, ancak bilmedirler ki tuttukları bu ateş bir gün onları da yakar. insan onurunun üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey yok kirli düşünceleri kafalarından çıkarabilen insan özgür insandır. Özgürlüğünde milliyeti ve dini olmaz... hrant ve ondan önceki katledilen onurlu insanlar için. devrim okusal

Adsız dedi ki...

Allah seni islah etsin.

Cem dedi ki...

Okudukca ögreniyorum, ögrendikce utaniyorum....

N. dedi ki...

Sayin Nisanyan 24 Aralik 2011 tarhindeki CNN Turk ekranindaki televizyon programinda sizi izledikten sonra saygim ve sempatim daha da artti. Bilmenizi isterim ki biz Turklerin hepsi solcu veya sagci ırkcilardan ulkuculerden olusmuyoruz. Akil, vicdan ve mantik sahibi Turklerden biri olarak sahsen kendi adima Ermeni ulusundan I.T.C. nin gunahlari icin ozur diliyorum. Bu fasist parti 20 yuzyila korkunc bir giris yapmamizi sagladi bu ulkenin kaderini karartti ve sadece size degil biz Turklere de buyuk zarari oldu. Onlarin hala yasayan uzantilarinla mucadelenizde size nasil yardimci olabiliriz diye dusunmeye basladim.