112. sokaktaki evden kimler geçmedi ki? Yorgo gitti, onun yerine Chris Burdza’yı aldık. Polonya’dan yeni gelmiş, ayı gibi bir herif, sinema okuyor. Hiperaktif, hiper geveze, çenesi açıldı mı sabahın yedisinden önce uyku uyunmaz, sosyalizmin eleştirisinden başlanır, Amerikan finans sisteminin inceliklerinden çıkılır. Askerliğini Sina Çölündeki BM Barış Gücünde yapmış. Oradayken uluslararası yardım faslından gelen konserveleri el altından Kahire’ye pazarlama işiyle uğraşmış, albayıyla parayı kırışmışlar.
Ben de o sırada Güney Amerika’dan maymun getirme işine takmışım. Peru’da bir maymun bilemedin 50 dolar, New York’ta 5000 dolara alıcısı var, güzel iş. Tek problem: Amerika’ya maymun ithal etmek yasak, bilimsel araştırma kurumları dışında. Derhal Polonya bağlantıları devreye sokuldu, Atlanta Üniversitesinden Polonyalı bir biyolog tedarik edildi, bilimsel araştırma izinleri alındı. Bir de şirket kurduk Longfellow Club adıyla. Ama Peru’daki adamlarımız fos çıktı, maymunlar hastalanıp öldü, ayarladığımız gemi gününden önce Peru’dan ayrıldı. Ortada kaldık.
Para tükenince mecbur kaldık bir ev arkadaşı daha almaya. Gazeteye ilan verdiğimiz gün kapı çaldı: filmlerdeki ajanlar gibi pardesülü, kasvetli bir adam. Merhaba hello, cebinden şık bir hareketle armalı damgalı bir hüviyet çıkardı gösterdi, bilmemne emniyet departmanı. Oracıkta kalp krizi geçirmediysek bir daha geçirmeyiz. Meğer emekliymiş, karısından ayrılmış, evsiz kalmış, kira ilanına gelmiş. Adı galiba Greg’di, unutmuşum. Tamam dedik anlaştık.
Emniyet görevlisiymiş, sabık İran şahının oğlunun korumalığını yapmış. Biraz ısındıktan sonra büyük projesini anlattı. Robert Vesco o tarihlerde Amerika’nın en “wanted” adamı, kaçak banker. Kafasına beş milyon dolar ödül koymuşlar, Bahama’larda özel mülkü olan adada yaşıyormuş, bizimki onu kaçırıp adalete teslim etmeyi düşünüyormuş. İlgilenir miyiz? E tabi, neden olmasın, ama silahlı işlere yokuz dedik. Tekne nereden temin edilecek, şuradan. Evrak? Kolay. Para? Kaynakları varmış.
Bir-iki hafta bu mevzularla geçti. Derken Greg ortadan kayboldu. İki hafta sonra karısı çıkageldi, eşyalarını topladı. Greg intihar etmiş.
Sonra Chris Pittsburgh’u keşfetti. Aramış, taramış, Amerika’da o güne dek majör bir filme konu olmamış en büyük kentin Pittsburgh olduğuna karar vermiş. İki günde oturdu senaryoyu yazdı, kömür madenlerinde geçen bir aşk hikâyesi, senaryo danışmanı da Sevan Nişanyan. Gitti Pittsburgh’un bütün zenginlerinin paçasına yapıştı, kapıdan kovanın bacasından girdi, sırf çene gücüyle adamları filmi finanse etmeye ikna etti. Julia Roberts’ı oynatacağım diye tutturdu, ama onu başaramadı, Jennifer Runyon’la yetindi.
Flight of the Spruce Goose 1986’da gösterime girdi. Ufak çaplı bir Hollywood başarısıydı, ama devamı gelmedi. Devrimden sonra Chris Polonya’ya dönmüş, halâ film yapımıyla uğraşıyormuş.
1 yorum:
Bu ne ya? Tastamam düşüp bayılacağım şimdi. Bizimki de hayat mı?
Yorum Gönder